II. Abdülhamit Han

 



GÖK SULTAN MI KIZIL SULTAN MI?

         Osmanlı İmparatorluğunun en çok tartışılan konuşulan hakkında bir tarafta iltifatlar dizilirken diğer bir tarafın ise kızgınlıkla andığı yönetici Osmanlı’nın son gerçek mutlak hakimiyet sağlayabilmiş Padişahı II. Abdülhamit Han. Bu içeriklerim içinde yazarken en çok zorladığım içerik açıkçası. Fakat yazmaktan da bir gram çekinmediğim bir yazı olacak. Hadi başlayalım.

           Tarih Yazıcılığı ve Tarihi Değerlendirme başlıklı yazımda da anlattığım üzere Tarihi bir şahsı yöneticiyi anlatırken bir yargıya varılmadan üzerinde fikir yürütmeden önce bulunduğu dönemin şartları derinlemesine incelenmelidir. Üzerine yeterince araştırma yapmadan tarihi bir kişilik hakkında ahkam kesmek pek doğru bir hareket değildir. II. Abdülhamit Han 19. Yüzyılın en çalkantılı Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde olduğu ve büyük kayıplar yaşadığı bir dönemde Osmanlı tahtına geçmiştir. 31 Ağustos 1876 – 27 Nisan 1909 tarihleri arasında tahtta kalmıştır. Döneminde genel ortalıkta anlatıldığı gibi toprak kaybı yaşanmamıştır şeklinde bir dunum söz konusu değildir. Fakat birçok tarihçiye göre Osmanlı’nın ömrünü 30 sene daha uzatmış bir yöneticidir. II. Abdülhamit döneminde dışarıda içeride çok büyük istihbarat ağları kurulmuştur. Bir çok ülkedeki konsoloslar bu durumdan ötürü pek sevilmez ajanlık faaliyetleri yürüttüğü bilinir yada düşünülürdü. Devlet çok büyük bir borç batağında olduğu için Osmanlı’nın en büyük borç yüzdesine sahip olduğu devletlerin (İngiltere ve Fransa) bastırması ile Düyun-ı Umumiye kurulup Osmanlı vergilerinin yönetiminin büyük bir kısmı dışarıya devredilmiştir. Bu duruma bakılarak devletin bütün ekonomik bağımsızlığını kaybettiği çıkarımı yapılabilir. Fakat buna rağmen devlet içinde eğitim ve ulaşım alanlarında yatırımlar yapılmaya çalışılmış ordunun modernizasyonu (özellikle kara birlikleri) için derin çaba sarf edilmiştir. Başlıktaki sorumuzun cevabına gelirsek Kızıl Sultan yakıştırması ermeni isyanını Anadolu’da bastırılması sonucu Avrupalı devletler ve Ermeniler tarafından Abdülhamit Han’a verilmiş bir isimdir. Buradan bile bir çıkarım yapılabilecekken daha da derine inmek elbette ki şarttır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün bir anısını sizlere aktarmak isterim. “Yıl 1937, Bir akşamüzeri Baş Yaver Celal Üner Bey Tepedenlioğlu’nu arar; Dolmabahçe Sarayına davet eder. Tepedenlioğlu M. Kemal’in huzurundadır. Az önce yazdığın yazıyı okudum der Tepedenlioğlu’na, Abdülahamid’i hiç sevmediğin belli… Sevme Abdülhamit’i yine de sevme… Bak çocuk; Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı, kişisel kanımı kısaca söyleyeyim, tecrübe göstermiştir ki toprakları üzerinde yaşayan insanların çoğunun durumu kuşkulu ve sınırları yalnız düşmanlarla çevrili bir devlette, Abdülahamid’in yönetimi büyük bir hoşgörüdür. Hele bu yönetim 19. yy’in son zamanlarında uygulanmışsa…”

Atatürk’ün düşünceleri ortadadır. Bu gün siyasi yapısı ile yorum yürüten çok insan meclisi kapatması gibi konularda ve yapılan sansür uygulamalarıyla kendisini yargılıyor. Sansür uygulamalarıyla ilgili olarak bende onlarla aynı fikirde iken meclisin kapatılması bambaşka bir konudur. Mecliste Türk milletinin dışında birçok  mebus bulunması dışında bunların yüksek bir kısmı devletin bölünmesi için hareket eden o dönemki devlet karşısı yapılanmaların temsilcileri denebilir. Meclis devlet için büyük bir tehlike teşkil edecek duruma kadar gelmişti. Evet çok fazla savaş ve toprak kaybedilmişti. Fakat güdülen siyaset politikası ile tamamen dağılmakta olan devlet bir süre daha ayakta kalabilmişti. İlber Ortaylı Hocamızda bir çok konuşmasında Abdülhamit Han’ı anarken oldukça olumlu bir dille dinleyenlere aktarmış ve kendinden bahsetmiştir. Benim şahsi çıkarımımdır ki Abdülhamit Han da diğer büyük Türk yöneticileri gibi devletin iyiliği adına çalışmış ve ömrünü tüketmiştir. Türk Gençliği unutmamalıdır ki Orta Asya’dan bu güne kadar geçen zamanda yaşamış bütün Türk yöneticileri bizim atamızdır ve onları birbirinden ayırmak bize hiçbir fayda sağlamaz. Metehan da , Attila da , Alparslan da , Osman Bey de ,Fatih Sultan Mehmet Han da , Abdülhamit Han da , Mustafa Kemal Atatürk te Türk’ün bağrından çıkan büyük yöneticilerdir. Hepsini benimsemek, yaptıklarını anlamak, eksisi ve artısıyla değerlendirebilmek Türk Gençliğinin boynunun borcudur. “T.D”

Abdülhamit Han'ın gençliğinden bir kare.

Aşağıdan bloğumun diğer ilginizi çekebilecek paylaşımlarına ulaşabilirsiniz.

Yorumlar

İlginizi Çekebilecek Diğer Yayınlar

Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa Arasındaki Mektuplaşma

Çanakkale Geçilmedi Geçilemeyecek

Sarıkamış Harekatı -2

Tarihin Kara Lekelerinden Menemen Ayaklanması

İstiklal Marşının Yazım Sürecinde Yaşananlar

Enteresan Tarihi Olaylar 2 "Kartallarla Leyleklerin Savaşı"

Halifeliğin Kaldırılması Laik Türkiye İçin En Atılmış En Kuvvetli Adım